image-img-20210430-wa0033backend

30 yıllık Karabağ meselesinin perde arkası

image-reklam_sirab_01

İki devlet tek millet Azerbaycan ve Türkiye’nin son zamanlarda artan birlikteliklerini tüm dünya takip ediyor. Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’da başlattığı işgalleri ve Türkiye’nin manevi desteğini alan Azerbaycan arasındaki ikili ilişkileri Gazeteci Oktay Hacimusali Editörümüz Hakan Dikmen’e verdiği röportajda değerlendirdi.
Oktay Bey’e teşekkür ediyor ve sorularımızla devam ediyoruz.
Bundan 30 yıl önce Karabağ’ı işgal eden Ermeniler hangi vesayetle hangi güçleri arkasına alarak Azerbaycan topraklarını işgal etti ve bu 30 yılda neler yaşandı?
Bundan 30 yıl önce Karabağ’ı işgal eden Ermeniler hiç kuşkusuz Türkiye ve birkaç devlet harici bütün güçleri arkalarına aldılar. Bu süreçte AGİT’in Minsk Grubu ateşkes çağrılarında bulundu. Fakat işgal öyle bir hal aldı ki Azerbaycan bu durumu kabul etmek zorunda bırakıldı. Tabi bu 30 yıl içerisinde pek çok şey yaşandı. Azerbaycan güçlendi, yatırımlarını arttırdı, bölgesel ve uluslararası projelere ev sahipliği yaptı. Direkt aktör konumunda bulunarak öncü rolü oynadı. Tabi gerek Rusya’yı gerek Avrupa Birliği (AB) devletlerini arkasına alan Ermenistan‘da bu süreçte aktif rol oynayamadı, geri planda kalarak birilerinin arka bahçesi oldu. İşgal ettiği toprakları bile kullanamayarak buraları boş arazi şeklinde bıraktı.
Bazı topraklarında uyuşturucu yetiştirdi, bazı topraklarında terör örgütlerine sığınacak alanlar yaptı. Uzun yıllar devam eden bu süreçte Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki fark ciddi oranda açıldı. Azerbaycan askeri ve teknik alanda kendini geliştirdi, yaptığı petrol anlaşmalarıyla bölgesinde güç kazandı. Siyasi, ekonomik, kültürel ve askeri alanda politikalarını güçlendirerek devam eden Azerbaycan istikrarlı bir ülke haline geldi. Büyüdü, gelişti ve güçlendi. Ermenistan’da ise karışıklıklar devam etti, sürekli olarak isyanlar çıktı ve farklı milletlerden olan insanlar dışlanarak Ermenistan dar bir boğazın içine düştü. Bu sorunları kapatmak için uğraşan Nikol Paşinyan Azerbaycan’a saldırdı ve gerekli cevabı aldı.

Ve 30 yıl önceki Azerbaycan ve Türkiye’nin durumları fonksiyonları nelerdir?
Tarihi süreçte Azerbaycan ve Türkiye’de durumlar günümüzdekinden oldukça farklıydı. Gerek Azerbaycan’da gerek Türkiye’de özgür irade söz konusu değildi. Farklı bir değişle Dünya’ya kafa tutacak Türkiye ya da Azerbaycan yoktu. Azerbaycan’ın dinamik dış politikası 2000’li yıllardan sonra gelişmeye başladı. Bu yıllarda geçiş sürecini tamamlayan Azerbaycan iç ve dış politikada kırmızı çizgilerini belirledi. Bahsi geçen yıllarda Türkiye’de de vesayet boşluğu vardı. Türkiye bu süreci özellikle 2008’li yıllardan sonra değiştirerek; Ortadoğu’nun, Kafkasların genel olarak Türk İslam coğrafyasının lideri konumuna yükseldi ve kilit bir noktaya ulaştı. Tabi Türkiye’nin bu başarısı Azerbaycan için de önem taşımış ve iki ülke birbirine destek olacak birlikteliğe ulaşmıştır. Türkiye’nin ve Azerbaycan’ın olaylar karşısındaki dik duruşları bu durum için önemli bir örnektir. Gerek Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerekse Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in birbirlerine destekleri ciddi bir durumdur. Ve bu kardeşlik anlayışı iki ülkenin ekonomik ve politik anlamda iş birliği sağlanmasına imkân sağlamaktadır.
Son 30 yıl içerisinde Azerbaycan ve Türkiye’nin ilerleme sağlamadığı alan neredeyse yok denecek kadar azdır. Azerbaycan -Türkiye birlikteliği büyüdü gelişti ve önem taşıyan bir yapıya ulaştı. Bugün dünya, Azerbaycan ve Türkiye ile bölgede hesaplaşmak zorundadır. Aynı zamanda uluslararası arenada da Türkiye ve Azerbaycan önemli aktörler haline geldiler. Özellikle 2010’lu yıllardan sonra ekonomik, siyasi, askeri alanda yaşanan gelişmeler iki ülkenin birlikte görülmesini ve kardeşlik akımının sağlanmasını mümkün kıldı. Azerbaycan ve Türkiye sadece bölgesel değil uluslararası alanda da söz söyleyebilecek ve gerçekleştirdiği projelerle önem taşıyan ülkeler haline gelmiştir. Özellikle Bakü-Tiflis-Kars, Bakü-Tiflis- Ceyhan, Bakü -Tiflis -Erzurum gibi ‘hayal gözüken’ projeleri gerçekleştirdiler. Türkiye ve Azerbaycan birlikteliği belirli perspektif doğrultusunda edinilmiş misyon ve vizyon ışığında başarılara ulaştı.
30 yıl içerisinde Türkiye ve Azerbaycan hangi alanlarda güçlendi hangi alanlarda işbirlikleri yaptı?
Bugün herkes Azerbaycan’a baskı uyguladığını zannedebilir. Azerbaycan kendi topraklarının işgalden kurtarılması için mücadele veriyor. Azerbaycan terör karşıtı operasyonlar yapıyor. Bu askeri süreç kesinlikle sınırları aşmadı ve sayın Aliyev’inde söylediği gibi “Bizim kimsenin topraklarında gözümüz yok. Biz eski kadim topraklarımızı geri istiyoruz ve bu uğurda mücadele ediyoruz.” Bunu herkesin bilmesi gerek. Biz hiç kimseye soykırım uygulamadık. Biz ‘Hocalı Soykırımını’ gerçekleştirmedik. AGİT Minsk Grubu olarak ismini zikrettiğimiz ülkeler yıllarca ateşkes söyleminde bulundular. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bu konuyu çok güzel açıkladı: “Ateşkes diyorsunuz ama bu nereye kadar…” Bizler artık ateşkes istemiyoruz. Bizler topraklarımızı istiyoruz.
Türkiye’nin manevi desteği ve Azerbaycan ordusunun gücüyle biz bu süreci tamamlayacağız. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Yüzlerce kez bize ateşkes desinler, masaya oturmamızı istesinler Azerbaycan bunu yapmayacak. Azerbaycan kendi toprakları uğrunda mücadele ediyor. Kimsenin Azerbaycan’a yaptırım uygulama hakkı yok. Ermenistan’ın zor durumda kaldığını gören dış güçler yıllarca Ermenilere destek çıktıkları gibi şimdide ona sahip çıkıyorlar. Azerbaycan’ında artık sabrı kalmadı. Türkiye’nin manevi desteğiyle topraklarımız işgalden kurtarılacak.

Türk dünyası içerisinde Azerbaycan ve Türkiye ilişkilerinin güçlü olduğu başka ülkeler var mı?
Azerbaycan’ın Türkiye ile arasındaki birliktelik diğer cumhuriyetler ile aynı değil. Tabi bu durumun objektif ve sübjektif nedenleri var. Biz maalesef Orta Asya’ya nüfus edememişik. Orta Asya’da belli başlı kural ve kaideler vardır. Bu bölgelerde hem Çin faktörü hem de Rusya faktörü söz konusu. Örneğin Nursultan Nazarbayev, dönemindeki Kazakistan şu an yok. Kazakistan farklı bir eksene girdi. Bu bölgede Çin yayılmacılığı ve Rus faktörü söz konusu. Özbekistan da farklı bir konumda. Yeniden yapılanma süreci içerisinde ve Türkiye’ye son dönemlerde biraz daha sıcak bakıyor. Keza Kırgızistan’da da karışıklar devam ediyor. Batılı güçler ve Rus güçlerin karşı karşıya geldiği bir coğrafya olma özelliğine sahip olan Kırgızistan’da da sorunlar mevcut. Aslında Orta Asya’nın anahtarı Bakü’de. Bunu net söylemek gerekiyor. Azerbaycan bölgeyi daha net analiz edebiliyor. Ve bu nedenle Türkiye’nin ve Azerbaycan’ın daha da güçlenmesiyle bölgede sorunlar çözülecek.
Karabağ işgalden kurtulursa Türk dünyasının geleceğine bir ışık tutabilir mi ?
Kuşkusuz Karabağ alındıktan sonra Türk dünyası çok büyük imkânlara sahip olacak. Karabağ alındıktan sonra güçlü bir Azerbaycan ortaya çıkacak. Ve sonrasında Azerbaycan ve Türkiye Orta Asya eksenini rahat bir şekilde döndürebilecek. Çünkü şu an Azerbaycan’ın karşısındaki en büyük sorun Dağlık Karabağ sorunudur. Bu sorun çözüldükten sonra büyük bir problem kalmayacak. Özellikle Ermenistan’daki Zengezur bölgesi boşaldıktan sonra Türk vatandaşları açısından Nahcivan üzerinden Azerbaycan’a gidiş geliş kolaylaşacaktır. Bu ilişkilerin güçlenmesi ekonomik, politik, güvenlik ve sosyo- kültürel açıdan gelişmelere imkân sağlayacak ve iki ülkenin birbirine yakınlaşmasına imkân verecektir.
Sayın Devlet Bahçeli’nin birkaç açıklaması var bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz ?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Nahçivan Özerk Cumhuriyeti’nin Azerbaycan Cumhuriyeti’ne katılması şarttır, tarihi zorunluluktur, çok acil bir ihtiyaçtır, deyim yerindeyse hayat memat konusudur” şeklindeki ifadelerine sosyal medyada, “Nahçıvan zaten Azerbaycan’a bağlı” yanıtları gelse de, kimileri Bahçeli’nin Nahçivan ve Azerbaycan arasında kalan Zengezur’un Ermenistan’dan alınması gerektiğini kast ettiğini öne sürülmüştü.
Türk dünyasının bilge liderlerinden olan Devlet Bahçelinin beka meselelerinde Türk devlet geleneğinin yanında olması çok yerinde ve takdire şayan bir davranıştır. Bu süreçte Türkiye Cumhuriyeti devlet büyüklerinin, kurum ve kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin ve Türk halkının Azerbaycan’ın yanında olması bizleri mutlu ediyor. Sayın Devlet Bahçelinin açıklamaları kendisini zengin ve derin bilgi birikme sahip olduğunu gösteriyor. Zengezur bölgesini Azerbaycan için önemi oldukça büyüktür. Bu konunu bahçeli tarafından dile getirilmesi bizim için ayrıca önemlidir. Türk dünyasının atan kalbi milliyetçi camiayı bir araya getiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bu açıklaması Türk dünyasının geleceği açısından bize güzel sinyaller veriyor. Ve biz bu durumu olumlu karşılıyoruz. Bu açıklamalar Türkiye siyasetinin emin ellerde olduğunu gösteriyor. Türkiye siyasetinin geleceğine umutla bakmak gereklidir. Genel olarak Türkiye toplumunun tutumunu değerlendirdiğimizde birtakım gerçekleri bizlere sunuyor. Artık dünyada ve Türkiye’de dengeler değişti. Artık birbirlerinin emirleri doğrultusunda hareket eden bir ülke değil, gelişen ve değişen Türkiye’den bahsediyoruz. Türkiye’nin köklü partisi olan MHP de bu siyasi sürecin öncüllüğünü yapıyor ve bu bizi çok mutlu ediyor.
Gelinen bu noktada sayın Aliyev ve Erdoğan’ın açık ve net faktörü nedir?
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan birbirlerini siyasi konjonktür açsından tamamlıyorlar. Her iki liderde geniş ve aynı perspektife sahipler. Ve bu onları daha uzun süreli hedeflere ulaşmaya doğru götürüyor. Bir millet iki devletten bahsediyoruz. Artık Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ilişkiler oldukça önemli bir konuda. İki liderde bu süreçte hep birlikte olmuşlardır. Bu durum aslında Türk devlet geleneğinin devamıdır. Sayın Aliyev’inde söylediği gibi Karabağ kurtarıldıktan sonra Türkiye ile ilişkilerin daha iyi bir konuma geleceğidir. Bölgede birbirlerini tamamlayan iki ülkenin dostluğa kardeşliğe dayanan ilişkiler bizleri çok mutlu ediyor. İki kardeş omuz omuza yan yana hep beraber Turan’a doğru ilerleyecekler inşallah.

Hakan Dikmen


  • whatsapp
  • messenger
  • telegram
  • vkontakte
  • odnoklassniki